CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu partisinin küme toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının satırbaşları şöyle:
ODTÜ’DEKİ OLAYLAR: Bir ülkeyi büyüten, bir ülkeye saygınlık kazandıran kurumların başında üniversiteler gelir. Bütün İslam dünyasındaki üniversite sayısı ABD’deki üniversite sayısından daha az. Üniversite kurmak bir toplumu aydınlık geleceğe taşımak demektir. Daha sağlıklı düşünen ve hayatı sorgulayan beşerler yetiştirmek demektir. ODTÜ de bizim gözbebeğimiz üniversitelerden birisi. Hepimiz gençliğimizi yaşadık. Onlara hoşgörülü yaklaşmak lazım. Anlamak lazım. Onların telaffuzlarına kulak kabartmamız lazım. Çocuklar, yurt istiyorlar. Fakat ‘Buraya 1500 kişilik yurt yapacağız, dışarıdan adam getireceğiz’ diyorlar. ‘Ağaçları keseceğiz’ diyorlar. Gençler de buna itiraz ediyor. Biber gazı, coplar yanlışsız değil. Bunlar geleceğimiz; yarının mimarı, mühendisi, akademisyeni olacak. Olay büyüyünce Ankara Büyükşehir Belediye Lideri Mansur Yavaş, rektöre telefon açıyor, ‘Ben size yurt yapacağım, ODTÜ’ye bağışlayacağım’ diyor. Çankaya Belediye Liderimiz gidiyor, kaçak yapı. Buradan Sayın Rektör’e sesleniyorum; öğrencilerinizi dinleyiniz. Öğrencilerini nitelikli öğrencilerdir. Benden ve senden daha âlâ dünyayı sorgulayan çocuklarımızdır. Onlar bizim evlatlarımız. Onlar bizi geçecek. Mansur Başkan’ın sesine kulak verin, öğrenciler nereye yurt istiyorsa, öğrencilerin tüm gereksinimlerini karşılayan yurdu size verecek. Öğrencilerin burnu kanamasın istiyoruz. Biz arbededen yana değiliz, kinden, öfkeden yana değiliz. Evlatlarımız bizim evlatlarımız. Üniversiteler bilgi üreten kurumlardır, şiddet olmaz. Tartışma olur; bilgilerini, dünya görüşlerini paylaşırlar. Gençler heyecanlıdır, daha çabuk reaksiyon verirler. Gençlere saygılı olmak, taleplerini dikkate almak ve onlara anlatmak gerekiyor. Gördüğümüz tabloda bir yanlışlık var.
SETA RAPORU: 21’inci yüzyılın en aktif güçlerinden birisi de medyadır. Ülkemizdeki ve dünyadaki gelişmeleri de medyadan izleriz. Yanlışsız bilgiye ulaşmak, yanlışsız haberi yakalamak bizim sağlıklı yorum yapmamızı sağlar. Eleştiririz yahut överiz. Haber dediğimiz olayın medya aracılığıyla objektif olarak yansıtılması lazım. Demokrasinin dördüncü gücü olarak da medyadır. Lakin medyayla ilgili rapor yazacak olan STK’ların da medyanın bu gerçeğini bilerek yola çıkması gerekir. SETA diye bir kurum var, bir rapor yayınladı. Bu rapor medya tarihimizin yüz karası raporlarından birisidir. Siz gazeteciyi fişlerseniz, gazeteciyi ötekileştirirseniz gerçek haberi kimden alırsınız? SETA dediğimiz kuruluş iktidardan beslenen biri kuruluştur. Gazeteciler Sendikası bu raporla ilgili hata duyurusunda bulundu. Medyanın yüzde 95’i denetim altında diye. Gazeteci halkın gözü, kulağı ve sesidir. Artık medyanın yüzde 95’ini denetim altına aldılar, SETA aracılığıyla gazetelerinden atılanları da hatalar noktaya geldiler. Bu türlü bir rapora gereksinim var mıydı? Bu SETA’nın araştıracağı öteki bir şey yok muydu? Mutfaklarda yangın var. Beşerler konutuna et alamaz duruma geldi. Bebeğine mama yediremeyen binlerce aile var. Bu meseleleri niçin araştırmıyorsun? Türkiye’nin dış politikası paramparça, niçin araştırma yapmıyorsun? Bu gazetecilerin çok çalışkan ve ehil gazeteciler. Bu gazeteciler kendi gazetelerinde niçin çalışamadılar? Bunları araştırmadılar. SETA dediğimiz kuruluş bir niyet kuruluşu değildir.
EKONOMİ: Bir ülkenin güçlü olmasının yolu üretimden geçer. Sanatta, tarlada, fabrikada, üniversitede üreteceksiniz. Üreten bir ülke güçlü bir ülkedir. Türkiye üretimden koparıldı. Hiç aklınıza gelir miydi; bir gün patates ve soğan ithal edeceğiz diye… Bu yılın mayıs ayına kadar 64 bin ton patates ithal edildi 32 milyon dolar ödendi. 111 bin ton kuru soğan ithalatı yapıldı, 34 milyon dolar para ödendi. Aldılar ekonomiyi tefecilere teslim ettiler. Bu yılın birinci dört ayından dış borçlar için 4,4 milyar dolar faiz ödedik. Bu devirde toplam dış borç 160 milyar dolar ödediğimiz faiz. Ne oldu da Türkiye 2003-2019 ortasında 160 milyar dolar faiz ödedi? Bu para Türkiye’de harcansaydı işsizlik, kişibaşı gelir ne olurdu? Bu faizi 82 milyon ödedi. Mama alırken, su içerken, dolmuşa binerken, simit alırken vergi ödüyorsunuz. Vatandaş 28 Haziran’a kadar 522 milyar lira borcu oldu. Bu mühlet içinde ödenen faiz 31 milyar lira. Toplam 2003’ten bu yana 478 milyar lira faiz ödedi. İktisat bu durumda. Merkez Bankaları bir ihtiyat akçesi fiyatlar. Vatandaşın kefen parası olarak fiyatlar. Artık yeni kanun getirdiler, kefen parasını Merkez Bankası’ndan alıp Hazine’ye veriyorlar. Bir iktidar kefen parasına muhtaç hale geldiyse, o bu memleketi yönetemez. Diğer para mı bulamadınız? Bu para yetmiyor, vergi getiriyorlar. Turizm işletmelerinin cirosundan yüzde 1 vergi alıyorlar. Aldığınız parayı nereye harcayacaksınız? Kanun teklifinde ‘Sayıştay kontrolüne olağan değildir’ diyor. Nereye gidecek bu para? İnsaf. Bizim vazifemiz bu çeşit düzenlemelere karşı çıkmaktır. Merkez Bankası’nın kefen parasını alıyorlar, yetmedi liderini vazifeden aldılar. Erdoğan sıkıştı. Faizler yükseldi. Ne yapacak? Kendi beceriksizliğini bir bürokratın üzerine yıkmak istiyor. Birinci toplantıda faizi sıfırlayın. Erdoğan dünya iktisat tarihine girsin diye özel bir kampanya açacağım. Sorumlu Merkez Bankası Başkanı değildir. Bu ülkenin kalkınma planı yoktu, daha dün geldi. Söylediğin gayelerin hiçbiri tutmadı. Elektriğe, suya, yağa, ete, süte artırımı Merkez Bankası Lideri mı yaptı? Bir soru sormak istiyorum; faizi indirmedi diye Merkez Bankası Lideri’ni misyondan alıyor. Son 10 ayda gecikme faizi yüzde 78 arttı. Merkez Bankası Lideri faizi indirmedi diye vazifeden aldın, ancak sen gecikme faizini yüzde 78 artırdın. Artık sen o koltukla hangi yüzle oturacaksın? Aile şirketi üzere yönetmiyorlar, Tosuncuk üzere yönetiyorlar; Çiftlikbank üzere yönetiyorlar.
haberturk.com
